HAYAT GEZİNCE GÜZEL...

25 Şubat 2013 Pazartesi

Konya gezimiz


Geçtiğimiz haftanın sonunda eşimin Selçuk Üniversitesinde bir işi çıkması sebebiyle günübirlik Konya'ya gittik.


Uzun süredir görmek istediğim bir şehirdi Konya,özellikle de Mevlana'nın türbesini çok görmek istemiştim..Eşim iş görüşmesi için Konya'ya gidicem dediğinde bende peşine takıldım ve beraber gidip geldik.


Uçaktan iner inmez işlerimizi bir an önce halletmek için Selçuk Üniversitesine doğru yola koyulduk.


Görüşmemiz Selçuk Üniversitesi Alaaddin Keykubat kampüsündeydi.


Kampüsün içinden tramvay geçiyor ve bu tramvay neredeyse tüm şehiri turluyor,gerçekten büyük rahatlık..İnternette Konya ile ilgili bilgileri araştırırken çoğunluk halkın tramvayların çok eskimiş olduğunu, yenilenmesi gerektiğiyle ilgili bir yazı okumuştum,cidden baya eskilermiş :) bu demek oluyor ki demekki uzun süredir bu tramvay Konya'da çalışıyor.


Selçuk Üniversitesinin içinde Gökkuşağı avm diye bir yer var.Çarşı tarzı bir yer.İçerisinde lokantalar,büfeler,cafeler,kırtasiye,fotokopiciler gibi öğrenciler için nimet sayılacak bir mekan,ayrıca rengarenk yapmışlar burayı tam öğrenci işi süper,çok sevdim.Hatta eşimle kahvaltımızı burada bulunan bir cafede yaptık.Garsonlar bize sürekli "hocam" diye hitap ettiler..O an anladık ki biz gerçekten büyümüşüz (yaşlanmışız demiyorum kesinlikle :) yani dışardan bakınca pek de öğrenci gibi durmuyormuşuz bunu anladık :)


Konya Ovası'nın ne demek olduğunu Konya'da çok iyi anlamış bulunmaktayım.Konya dümdüz bir şehir,ne bir yokuş ne bir tepe hiç bişey yok,yollar dümdüz bu yüzdende trafik hız denetleme diye bir olay var çoğu yerde 70 km üzerine çıkamıyosun kent içinde..İnsan sıkılıyor bir süre sonra bak bak heryer dümdüz,insanda gaza basma istediği uyandırıyor,zaten sırf bu yüzden almışlar bu önlemi sanırım.


Yapılacak işler bitince bizi yemek yemek için 42 katlı Kule Site'ye götürdüler.Zaten benim Konya'yla ilgili yapılacaklar görülecekler listemde burası da vardı.Benzerleri içerisinde en seçkin ve en çekici mimari yapıya sahip olan Kulesite, 42 katlı ofis kulesi ve çarşı bloğu olmak üzere iki ana bölümden oluşuyor.42. Katta bir restorant ve seyir terası var. Kule Sini Restaurant,yemeğimizi orada yedik.


Sini Restaurant da Konya'yı panoramik olarak izleyebilrisiniz.Bu arada restorantın en önemli özelliği kendi etrafında dönüyor olması.Siz yemeğinizi yerken restorant hafif hafif olduğu yerde 360' dönüyor ve camdan gördüğünüz Konya manzarası sürekli değişiyor,süpper,sevdim.




Konya'da yenecek yemekler listemde bulunan yemekleri denedik eşimle.Ben Fırın Kebabı yedim,eşim tercihini  Tirit den yana kullandı..Lezzetler güzeldi ne yalan söyleyelim,ama Konyaya gelip etliekmek yemeden dönen bir bizizdir heralde,tıka basa yemek yediğimiz için uçak saatine kadar hiç acıkmadık ve etliekmek yiyemeden döndük.Bu arada Konyaya gidecek olan varsa belirteyim en güzel etliekmeği Havzan diye bir mekan varmış yapan,herkes orayı methediyor bilginize.





Yemeğimizi yedikten sonra Mevlana'ya gitmek üzere yola koyulduk.



Yolda gördüğümüz bu eski otobüs bizi şaşırttı açıkçası,eşimle birlikte aynı anda hala bunlardan kalmış mı dedik,eski model olmasına rağmen sapasağlam görünüyordu



Ve Mevlanadayız..Gerçekten çok görmek istediğim bir yerdi,burada dua etmek kısmet oldu bize de..








Hava yağmurlu,vakit de tam türbenin kapanma saatine yakın olduğu için çabuk çabuk dualarımızı edip bir iki kare fotoğraf çekip çıkmak zorunda kaldık,çok ayrıntısıyla gezip inceleyemedim ne yazıkki..



Bu fotoğrafta da Alaeddin Tepesinin bitimindeki çeşme ve merdiven şeklindeki havuz görünüyor.Aslında planlarımız arasında Alaeddin Tepesi de vardı ama çok yağmur yağdığı için gidemedik.Aladdin Tepesi şehrin ortasında yüksekliği 20 mt olan bir tepeciktir esasen.Yani Konya'da yokuş,tepe bi yükselti olmayınca burası tepe oluyor.Gerçi hakkında anlatılan bir çok hikaye var,selçuklular zamanında Alaeddin Keykubat yaptırmış bu tepeyi,Konya'da heryer düzlük olduğu için yüksek bir yerden bakabilmek için.Şimdi bu tepecikte çaybahçeleri,mesire alanı ve Alaeddin camii varmış.Bu tepe tam şehrin ortasında ve etrafından tramvay geçiyor,bir de bilinen en büyük kavşaklardan biriymiş bu tepenin çevresi.Bir de bir rivayete göre eğer kim Konyaya gelir de Alaeddin Tepesini tam tur tavaf ederse Konya'dan ayrılamazmış.Bizde navigasyona bakarken benim bir hatam sonucunda sağa sapmamız gerekirken dümdüz ilerledik ve Alaeddin tepesini şöyle yusyuvarlak turlamış olduk :) biz şu an istanbulda iyiyiz içimizde Konya'ya taşınma aşkı henüz oluşmadı bakalım zaman ne gösterecek :)))
 




Günün sonunda hem yorgunluk atmak ve kapalı bir alanda uçak saatini beklemek üzere kendimizi Konya'nın en güzel,en yeni,en cici alışveriş merkezine Konya Kent Plaza'ya attık.Geçekten çok büyük ve çok lüks bir avm olmuş.İçerisinde hemen hemen tüm markalar mevcut.
Biraz bakınıp birşeyler içip enerji topladıktan sonra en yakın zamanda Konya gezimizi tekrarlamak üzere Konya'dan ayrıldık.

31 Aralık 2012 Pazartesi

Herkese mutlu yillarr..🎅🎄🎁🎉🎊🎈

Hepimizin yeni yildan iyi kötü mutlaka beklentiler vardir,benim de var..Umarim bu yeni yil hepimize  saglik,huzur,mutluluk ve şansin yani sira hayalini kurdugumuz,düşledigimiz ne varsa hepsini bize getirsin..hepimize mutlu yillar!!


21 Aralık 2012 Cuma

İstanbul'da kar ***

Niyahet dün İstanbul'a ilk kar düştü..Meteoroloji kar yağışını biraz daha geç beklerken sabah uyandığımızda pencereyi açıp süpriz şekilde heryerin bir gecede bembeyaz olduğunu görmek çocukken ki gibi sevindirdi beni..İstanbul dışında yaşayan arkadaşlar,ya da şehrine hiç kar düşmediği yerlerde yaşayan arkadaşlar için kendi evimin penceresinden çektiğim birkaç fotoğrafı paylaşmak istedim...





4 Aralık 2012 Salı

Ankara Yeniden..

Aslında 10 Kasım'da da bir Ankara ziyareti gerçekleştirmiştik ama o günü birlik bir gezi olduğunda ve asıl amacımız Anıtkabir'e gitmek olduğundan Ankara'yı gezme fırsatımız olmamıştı..Oldukça uzun bir zamandır vardı aklımızda bir Ankara gezisi yapmak,eşim de grupanyadan Ankara Swissotel den uygun bir tatil satın almıştı.Bu hafta için rezervasyon yaptık ve cumartesi günü Ankaradaydık..Otelimize varıp biraz dinlendikten sonra akşam yemeği için Kızılay'a gittik.. 






 Akşam yemeğini bir Ankara klasiği olan Hosta Dönerde yedik :) Ama ardından canımız 2 kadeh rakı içip sohbet etmek istedi..Kızılayda genelde türkü bar tarzı gürültülü yerler gördük,öyle bir yer tercih etmek istemediğimizden eşimin daha önce gitmiş olduğu bi mekan aklımıza geldi Mülkiyeliler Birliği..Gerçekten herşey çok güzeldi,lezzetli mezeler eşliğinde eşimle sohbet edip rakımızı içtik..


 Ertesi gün yani pazar sabahı otelde kahvaltımızı ettik ve çıkışımızı yapıp benim Ankara'da en çok görmek istediğim yerlerden biri olan Atakule'ye gittik..

 Hava oldukça rüzgarlıydı..



 Esasen Atakule içerisinde bir cafe bir restoran ve de alışveriş merkezi de var ama şu sıralar onlar kullanımda değilmiş..Bu yüzden sadece seyir terasından Ankara manzarası izleyip döndük.Girişi 10 tl..Atakule bana biraz bakımsız ve eski geldi ama yapım tarihini görünce saygı duydum..Böyle bir kule yani bu yapı 1989 yılında yapılmış! yani o yıllarda böyle kuleler avmler yani böyle bir düşünce tarzını ayakta alkışlamak lazım..



 Aşağı indiğimizde içerisinde Atakuleyide barındıran Botanik Parkında biraz gezindik..Sonbahar ve kış renklerinin tüm cömertliğini görebildiğimiz harika manzaralar yakaladık Botanik Parkta..Burayı kar yağdığında görmek isterdim doğrusu..

 Behzat Ç. dizisini izleyen var mı aramızda bilemiyorum (biz sıkı takipcisiyizde)  eğer varsa bu resimi görünce hemen hatırlamışlardeır neresi olduğunu..Burası Behzat amirin ve diğer ekibin dertlendiklerinde sıklıkla gelip içki içtikleri kafes..Burası da Botanik Parkın içinde..




 10 Kasımda Ankara'ya geldiğimizde hava inanlımaz soğuktu ama şansımıza bu gelişimizde müthiş tatlı bi bahar havası vardı Ankara'da..


 Meşhur Ankara Keçisi ve ben :))


 Ankara sokaklarında benn :))


 Ankara'ya gelip de Atamıza uğramadan gidemezdik..10 Kasımda hem hava buz gibiydi hemde çok kalabalıktı Anıtkabiri gezememiştik,bu kez geldiğimzde heryerini gezdik..

 Anıtkabirde gün batımı ve renklerin hoşluğu..





 Eveeet sıra geldi en lezzetli kısıma..Dönüş yolunda karnımız acıktı..Bolu civarlarında nerde hangi dinlenme tesisinde yemek yesek diye düşünürken bir yandan da internetten araştırma yapıyordum..Bunun sonucunda İsmail'in Yeri diye bir mekan çıktı karşımıza..Herkes olumlu yorumlar bırakmış,hakkında hiç kötü bir yoruma denk gelmedik müdavimleri çokmuş..Tek bir sorun vardı biz o sıra Ankara İstanbul otobanında ilerliyoduk,lokanta ise eski yoldaymış yani Bolu Dağında..Biz önce kararsız kaldık,yani bir lokanta için yolumuzu değiştirmeye değer mi? otobandan çıkmaya değer mi? acaba hala açık mı? çünkü Bolu Dağı tüneli açılınca araçlar otobandan gitmeye başladığı için dağdaki lokantalara olan ilgi azalmış bazı lokantalar kapanmış..Neyse yoksa da yoktur bize de macera olur dedik ve çıktık yoldan..





Nihayet olarak İsmail'in yerini bulduk ve yemeğimizi yedik..Ve buradan sesleniyorum bu güzergahı kullananlar kullanacak olanlar varsa şiddetle tavsiye edilir..Özellikle pirzolası,sucuğu ve de köftesi şa-ha-ne! Lokanta Ankara istikametinden İstanbula giderken yolun sol tarafında kalıyor..Adamlar bunu düşünmüşler,geldiğimz yönde (yani lokantanın karşısında) ufak bir alanı otopark yapmışlar..Arabayı oraya park edip anayoldan karşıya geçmeniz gerekiyor.Bu iş için görevli biri var siz arabayı parkedince görevli yanınıza geliyor ve sizi karşıya geçiriyor! harika bi fikir,adamlar bunu bile düşünmüşler valla bravo..İnternetin gücü diyorum başka da bişey demiyorum..Mekana vardık bayağı kalabalık,ahşaptan şirin biryerdi. tıka basa karnımızı doyurduk,çok da memnun kaldık..yolumuzu değiştirdiğimize de değdi açıkçası,yine o tarafa gidecek olsam yine o yola girerim yani :))